SEVME KURAMI
SEVGİ; İNSANIN VAROLUŞ SORUNUNA YANIT
Yazan: Erich Fromm
Çeviren: Nur Polat
Çeviren: Nur Polat
''...Herhangi bir sevgi kuramının başlangıç noktası, insan ve varoluşu
üzerine temellenmiş bir kuram olmalıdır. Sevgiye hayvanların yaşadığı şekliyle
baktığımızda, onların kurduğu bağların sahip oldukları içgüdüsel donanımlara
dayandığını görürüz; insanoğlundaki işleyişe döndüğümüzde ise bu donanımın
sadece kalıntılarından söz edebiliriz. İnsanın varoluş problemi ile ilgili esas
mesele şudur: İnsan hayvanlar aleminden ve içgüdüsel donanımlarıyla birlikte geldiği
halde - her zaman bir parçası olmaya devam etmesine rağmen - doğasını aşarak, ondan
kopmuştur. Geri dönüşü mümkün olmayan bir kopuştur bu. Cennetten – o, doğayla
bir olma halinden – bir kere kovuldu mu, geri dönmek istese bile melekler çoktan
alevli kılıçlardan duvarlar örmüştür. Bu durumda insanoğlu için devam etmenin
tek yolu aklını geliştirmek ve tamamen kaybetmiş olduğu insan öncesi düzenin
yerine yeni, insani bir düzen kurmaktır.
Tüm bir insan ırkı için geçerli olduğu gibi her birey, dünyaya
gelişi sırasında, içgüdüsel olanın çizgileri belirgin dünyasından dışarı
atılarak, ucu açık ve belirsiz olana doğar. Bu belirsizliklerle dolu dünyada kesinlik
yalnızca geçmişten bahsettiğimizde sözkonusu olabilir; gelecek ile ilgili kesin
olan tek şey ise ölümdür.
İnsanoğlu doğadaki diğer canlılardan farklı olarak akıl ve
farkındalık sahibidir; kendi ve etrafındakilerin varlığının, geçmişinin ve
geleceğe dair olasılıkların bilincindedir. Tek başına varolmanın ve bu varlığın
kısa süreli olduğunun bilinci; kendi iradesi dışında doğmuş olduğunu ve yine
aynı şekilde öleceğini bilmek, sevdiklerinden önce öleceğini ya da kendisi hayattayken
onların öleceğinin bilincinde olmak; yalnızlık; doğanın ve toplumun güçlerine
karşı çaresizlik; işte tüm bunlar insanoğlunun ayrık varlığını katlanılmaz bir
zindana çevirir. Bu zindandan dışarıya uzanarak bir şekilde diğer insanlarla ve dışarısı ile bağ kurarak kendini özgürleştirebilir; diğer türlü akıl sağlığını kaybetmesi kaçınılmaz olur.
Yalnızlık, kaygıya
sebep olur. Aslına bakılırsa yalnızlık tüm kaygı bozukluklarının kaynağında yer
alan sebeptir. Yalnızlık, bütünden ayrı olmak ve insana ait her türlü gücü
kullanacak kapasiteden yoksun olmak anlamına gelir. Dolayısıyla yalnızlık çaresizliktir;
dünyayı - insanı ve içindeki her şeyle birlikte - tam olarak idrak edememektir.
Bu da dünya tarafından çepeçevre
sarıldığı halde buna karşı tepki verme yetisine sahip olamamak anlamına gelir...''İngilizce metin:
https://archive.org/stream/TheArtOfLoving/43799393-The-Art-of-Loving-Erich-Fromm#page/n21/mode/2up
No comments:
Post a Comment