Friday, February 27, 2015

SEVME KURAMI 

SEVGİ; İNSANIN VAROLUŞ SORUNUNA YANIT


Yazan: Erich Fromm
Çeviren: Nur Polat

''...Herhangi bir sevgi kuramının başlangıç noktası, insan ve varoluşu üzerine temellenmiş bir kuram olmalıdır. Sevgiye hayvanların yaşadığı şekliyle baktığımızda, onların kurduğu bağların sahip oldukları içgüdüsel donanımlara dayandığını görürüz; insanoğlundaki işleyişe döndüğümüzde ise bu donanımın sadece kalıntılarından söz edebiliriz. İnsanın varoluş problemi ile ilgili esas mesele şudur: İnsan hayvanlar aleminden ve içgüdüsel donanımlarıyla birlikte geldiği halde - her zaman bir parçası olmaya devam etmesine rağmen - doğasını aşarak, ondan kopmuştur. Geri dönüşü mümkün olmayan bir kopuştur bu. Cennetten – o, doğayla bir olma halinden – bir kere kovuldu mu, geri dönmek istese bile melekler çoktan alevli kılıçlardan duvarlar örmüştür. Bu durumda insanoğlu için devam etmenin tek yolu aklını geliştirmek ve tamamen kaybetmiş olduğu insan öncesi düzenin yerine yeni, insani bir düzen kurmaktır.

Tüm bir insan ırkı için geçerli olduğu gibi her birey, dünyaya gelişi sırasında, içgüdüsel olanın çizgileri belirgin dünyasından dışarı atılarak, ucu açık ve belirsiz olana doğar. Bu belirsizliklerle dolu dünyada kesinlik yalnızca geçmişten bahsettiğimizde sözkonusu olabilir; gelecek ile ilgili kesin olan tek şey ise ölümdür.

İnsanoğlu doğadaki diğer canlılardan farklı olarak akıl ve farkındalık sahibidir; kendi ve etrafındakilerin varlığının, geçmişinin ve geleceğe dair olasılıkların bilincindedir. Tek başına varolmanın ve bu varlığın kısa süreli olduğunun bilinci; kendi iradesi dışında doğmuş olduğunu ve yine aynı şekilde öleceğini bilmek, sevdiklerinden önce öleceğini ya da kendisi hayattayken onların öleceğinin bilincinde olmak; yalnızlık; doğanın ve toplumun güçlerine karşı çaresizlik; işte tüm bunlar insanoğlunun ayrık varlığını katlanılmaz bir zindana çevirir. Bu zindandan dışarıya uzanarak bir şekilde diğer insanlarla ve dışarısı ile bağ kurarak kendini özgürleştirebilir; diğer türlü akıl sağlığını kaybetmesi kaçınılmaz olur.

Yalnızlık, kaygıya sebep olur. Aslına bakılırsa yalnızlık tüm kaygı bozukluklarının kaynağında yer alan sebeptir. Yalnızlık, bütünden ayrı olmak ve insana ait her türlü gücü kullanacak kapasiteden yoksun olmak anlamına gelir. Dolayısıyla yalnızlık çaresizliktir; dünyayı - insanı ve içindeki her şeyle birlikte - tam olarak idrak edememektir. Bu da dünya tarafından  çepeçevre sarıldığı halde buna karşı tepki verme yetisine sahip olamamak anlamına gelir...''


İngilizce metin: 
https://archive.org/stream/TheArtOfLoving/43799393-The-Art-of-Loving-Erich-Fromm#page/n21/mode/2up

No comments:

Post a Comment